Haziran 2022

Saydam bir takım şeylerden bahsetmek istiyorum, mesela gölgelerden. Katılığa meyletmiş yahut katılaşmış cisimlerin yansımalarından. Belki de onlardan arda kalanlardan. Nesnenin ardına düşmeyen, ışığın ardı sıra giden, varlık sahnesinde yerini alan, ismi olan bir şeylerden. Acaba gölgeler nedir en basit düşünme biçimiyle, varlığıyla ne anlam ifade...

Toplumda genelde erkek çocukları şımartılır gibi görünür. Fakat ben durumun tam anlamıyla böyle olmadığını düşünüyorum. Çocuklarının hayatın zorluklarıyla karşılaşmasını istemeyen anne babalar, hep evlatları dizlerinin dibinde otursun isterler. Hal böyle olunca da evde oturan erkek çocuğu toplum geleneklerini doğrultusunda yemek yapıp temizlik işlerine karışmaz, karıştırılmaz. Böylece iki seçenekle karşı karşıya kalır. Ya toplum standartlarında küçük bir sosyal grupla gereğinden fazla vakit geçirerek teorik eğitimden uzak sosyal bir varlık olarak hayatını şekillendirir ya da evde özel uğraşları olan asosyal bir varlık olur. İnsanlardan uzak kalmanın pozitif alanda değer kazanması da kolay iş değil. Yazarların azımsanmayacak kısmı bu mevzuda örnek gösterilebilir.

İçinde koca bir ağaç saklı olan bir tohumun ortaya çıkabilmesi için temelde üç şeye ihtiyaç vardır; karanlık, soğuk ve su. İlk bakışta büyük sırlar taşıyan küçük bir tanecik için ne kadar garip bir ortam diye düşünebiliriz. Fakat koca ağaçların vücut bulabilmesi için bu kötü durumdaki etmenlerden birisi eksik olsa nesiller boyu canlıların nemalanacağı dallı budaklı bir şecerenin hayat bulması mümkün olmayacak.

Hepimiz bir zamanlar çocuktuk. Benliğimize masumane duygularımız hâkimdi. Tam güvenle babamızın, annemizin yahut bir hayalin serçe parmağına sımsıkı tutunduğumuz zamanlar oldu. ”O varken bana bir şey olmaz’’ duygusunu taşıdık fütursuzca.

Milyonlarca yetenek harap olup gidiyor şu dünyada. Bu ziyan öylesine açıkça yapılıyor ki, insan israfı arsızlığa erişmiş. Kıyım yapılıyor adeta. Anne babalar en sevdiklerine, kıyamadıklarına kıyıyorlar farkında olmadan. Durumu anlayamıyorlar zira kendi ruhlarının özünü sömürmüş aynı döngü. Mesele yaşamak olmamış artık onlar için, hayatta kalmak olmuş. Mağduriyet büyük, hem anne baba hem de evlatlar aynı çarkın dişleri arasında eziliyor.

Soğuk günlerin sonu gelmiştir. Ancak havada yaz mevsiminin hâkimiyeti de yoktur. Yani hava ne sıcak ne de soğuktur. Kalın giyinsen pişersin ince giyinsen titrersin. Öyle bir şey işte. Günler arasındaki sıcaklıklar ve gün içindeki sıcaklıklar değişkendir. Peki, bu insan için en adi haliyle ne demektir?...