Bir Tohum Gibi

Bir Tohum Gibi

İçinde koca bir ağaç saklı olan bir tohumun ortaya çıkabilmesi için temelde üç şeye ihtiyaç vardır; karanlık, soğuk ve su. İlk bakışta büyük sırlar taşıyan küçük bir tanecik için ne kadar garip bir ortam diye düşünebiliriz. Fakat koca ağaçların vücut bulabilmesi için bu kötü durumdaki etmenlerden birisi eksik olsa nesiller boyu canlıların nemalanacağı dallı budaklı bir şecerenin hayat bulması mümkün olmayacak.

Karşılaştırma yaptığımda soyut ve somut olarak tohum ve insan hayatını yıllardır birbirine benzetirim. Bizler de fiziksel olarak bir nevi doğanın çocukları olduğumuz, belki de aynı kaidelere tabi olduğumuz için kıyaslamam makul gelmiş olabilir. Mesela koca bir çınar gibi hayatta iz bırakmış kişilere baktığımızda geçmişte muhakkak zorluklar yaşamışlardır. Tıpkı bir tohumun karanlık ve soğuk evrelerden geçmesi gibi. Tohum nasıl yüzlerce gıda içinden su ile besleniyorsa tarihe ismi kazınmış şahsiyetler de büyük nimetler arasında değil yoksulluk içinden yükselmişlerdir, yukarı tırmanırken narin bir bitki ucunun toprağı delip güneşe ulaşmaya çalışması gibi sürekli olarak mücadele ederek ışıklı hayatta var olmak istemişlerdir. Mevsimlik değil ömürlük olmak için de bu gereklidir. Öz mücadele ile hiç kimseye dayanmadan…

Toplum olarak bizim yaptığımız ise bir nevi süs bitkileri yetiştirmek. Fırtınalara karşı tek başına direnebilecek nesiller eğitmek yerine rüzgârlarda savrulup gidecek çocuklar büyütmek. Öyle ki yeni kuşağın çoğu gerçek hayattan habersiz. Şimdi bir de sanal dünyanın gerçeği fanteziye dönüştürmesiyle hayat bilgisizliğinin üzerine bir katman daha çekilerek var olmayan bir gerçeklik(!) aşılmak zorunda kalınacak onlar için. Üstelik büyümek zamana yayılan bir süreçken bir gün hakikat genç dimağlara tokat gibi inecek maalesef. Oysaki her birey dünyanın kanunlarıyla ne kadar erken tanışırsa o kadar güçlü olur. Ateşin yakması, suyun ıslatması nasıl bir hakikatse ve değişmeyecekse, zamanın yıpratıcılığı da değişmeyecektir neticede.

Kanaatimce bir birey okumayı ve araştırmayı bildiği kadar çalışıp hayatını kazanmayı da öğrenmeli. Hayatını kazanmak demek para kazanmak değil hayatta kalmayı öğrenmektir. Yapılacak tercihlerin gelecekte ne gibi sonuçlar getireceğini saptırılmamış gerçekliğin tüm çıplaklığı ile kavrayabilmektir. Bir ağaç gibi meyve vermek, kof bir hayat yaşamamak, hayatı hakkıyla yaşamak da böyle olur zannımca.