Ağustos 2022

İnsan nasıl büyümüş olur ki? Yani büyümek nasıl olur? Hayatı daha çok ciddiye alan mı büyümüştür? Yoksa kurallara daha çok uyan mı, daha çok söz dinleyen mi? Yahut tebessüm etmeyi unutmayan, sıcacık gülümseyebilen çocuk mudur hala? Çıkarsız sevebilen, denklemler kurmadan sevebilen büyümemiş midir, adam olamamış mıdır? Sevdiklerinden hasar alsa da bağırmadan, üzmeden; üzülerek arkasını dönerek eve giden yürekler ham mıdır, olgunlaşmamış mıdır? Kırk fırın ekmek yemesi gerekir belki de aşık olduğu kişi yakınında olduğunda, aradan yıllar geçse de elleri titreyen yüreği kıpır kıpır olan bir kadının, sevdiğini istemeden de olsa kırdığı için gözleri yaşaran bir adamın.

Hayata dair bir beyanda bulunmak istiyorum. Öncelikle hayat bir insan için nedir? Mutlu olmak mı ya da inancı uğruna zorlukları göze almak mı? Sabahları uyanınca bugün ne yapmam gerekiyor diye düşünüyorum. Günümü mutlu mu geçireyim yoksa cennetten kovulmanın intikamını dünyayı cehenneme çevirmeye çalışan bir güruhun aksine birkaç insanın yüzüne müspet gülücükler mi kondurmaya çalışayım? Belki de her ikisini de yapabilirim. İnsanları mutlu görmek beni de mutlu ediyor çünkü.

İdealist; bir anlamda sınırları tam olarak bilinmeyen, insan potansiyelinin zaman denilen mefhumun içinde eritilmesi ile ortaya çıkması, belki de yol hatlarını henüz embriyo aşamasında elinde tutan kişidir. Zira embriyo varlık dünyasına adımını atmıştır ama gelişip büyümesi için ciddi manada yol alması gerekir. Büyüyen bebeğin sancısını nasıl anne çekerse ideal sahibi insan da idealinin olgunlaşıp hayatta kalabilmesi ve insanlara faydalı olabilmesi için uzun bir süre sancı çekmek zorundadır. Büyük insan olarak nitelendirebileceğimiz her insanın hayatına baktığımızda her birinin zorluk namına belli merhalelerden geçtiklerini görürüz.

Toplumlar belirli bir geçmişin mirasını taşıyan ve nesilden nesile aktarılarak bugüne kadar gelen hususi kalabalıklardır. Kültür ise geçmişten bugüne gelen işe yarar birikimlerin hala yaşatılabilmesidir. Yani toplumsal kültür; bugünün neslinin bozulmadan geçmişi yarına taşıyabilme kapasitesi olarak da tanımlanabilir.

Zaman doğal olarak geçmiş tecrübelerin üstüne yenilerin eklenmesiyle insan davranışını ve yaşam biçimini değiştirir. Doğal süreç devam ederse yaşam hızlanır ki dünyada kültürel gelişmişlik el değiştirse de yeryüzündeki hızlı yaşama tarzı günden güne artmakta. Bilgiye erişimin kolay olması ise bu konudaki en önemli faktör sayılabilir.

İnsanoğlu aklıyla düşünür, eylem planı kurar… Sonra da vücudundaki sinirler yardımıyla gözünü, kulağını, elini, ayağını düşüncesi doğrultusunda hareket ettirerek bir şeyler yapar. Mesela; bakkala ekmek almaya gider ya da Tac Mahal’i inşa eder yahut milyonları kurtaran bir aşı bulur. Ancak az veya çok emekle halledilen...