Temmuz 2022

Çok sık olmasa da aklıma gelen bir soru; “yarın dünyanın son günü olduğunu bilseydim ne yapardım?”

Burada illa ki ölümden bahsetmiyorum olağan hayatımızı, imkânlarımızı bir şekilde kaybetmekten bahsediyorum. Her gün nereye gittiğimizi bilerek ya da bilmeyerek koşuşturduğumuz dünya hayatında son bir günümüz daha olsa ne yapardık?

Her insanın kendisine mahsus karakteri vardır. İnsan zekâsının sezdiği ancak sayılara döküp de hesaplayamadığı bir harmoni. Belki genetik özelliklerin belki de daha çok tecrübelerin yoğurduğu şekille ruhun pişirilmiş hali. Bu oluşuma dışarıdan baktığımızda müstesna hal ile o halin taşıdığı ismi birleştirerek bir insanın hakkında çeşitli hükümler veririz. Kişiyi ilk tanıdığımızda duruşu, bakışları, sözleri hayal dünyamızda yeni bir alan oluşturur. Zihnimizde ve kalbimizde o zatın ruhunun büyüklüğü kadar yer ayrılır. Her insanın ruhunun dokusu, sıcaklığı, akışkanlığı da farklıdır. Tıpkı hayatı oluşturan etmenlerin farklı halleri olması gibi.

Elbise kullanım itibariyle muhtemelen en başta kapatma amacıyla ortaya çıktı ve insanoğlu bunu geliştirerek bugünün şeklini verdi. Renkler, desenler, tarzlar gibi unsurlar ortaya çıktı ve artık yeni bir versiyon elde etmiş olduk.

Giyinmeyi sadece insan bedeni olarak da düşünmeyelim. Mesela dağın yamaçlarını örten, bakana ferahlık ve huzur veren yemyeşil ormanlar da koca dünyanın iskeleti olan dağın elbisesidir. Hatta yamaçlarında ot bitmeyen dağlar için "çıplak dağ yamaçları" sözleri kullanılır. Eşyaların iç mekanizmalarını örtmek için de estetik kavramları en yüksek düzeyde taşıyan kimi zaman ergonomi ile birleşen bir takım elbiseler giydirilir.