Yazılar

Her kavram doğası gereğince davranış sergiler. İnsanoğlu da eşya ve hadiselere anlam yükleyerek onları tanımlar. Belki de tanımlar vardı da sonraları coğrafi yaşam şartlarına veya her fıtrata göre yeni tarifler gelişti. Temel olarak tanımlamalar maddi ve manevi olarak iki ana konuya ayrılabilir. Mücerret kavramlar duygu ve düşünce olarak insan formunda yerini alır ve birçok duygu da kendi vazifesini yapar. Korku sözcüğü de nevi şahsına münhasır karakterini kelimeler mahfilinde korumakta ve kendine ait olan kalıbı doldurmaktadır.

Caddelere çıkar kaldırımları hızlı adımlarla aşardın. Gözüne hüzün takılırdı çoğu zaman. Boğazın düğümlenirdi durduk yere, ağlamamak için tırnaklarını bastırırdın avucuna. Kimseler görmesin isterdin seni ağlıyorken, bilinmeyen bir yerde, durup dururken. Bir anda tanıdık yerler ve tanıdık insanlar bile yabancı gelirdi sana. Yaşadığın şehir, evinin sokağı ve en yakın arkadaşların. Gözyaşlarının mabedi yalnızlıktı sanki. Riya sayardın herkesin ortasında gözyaşlarının tek bir damlasını. Alnını sonsuzluğa dayayan bir adamla bir tutardın bu konuda kendini. Herkesle oturup ağlayabilirdin belki ama geceleri sıcacık yatağından kalkıp ebediyete açan ruhun mahremiyetini taşırdı çoğu zaman hüzün damlacıkların. Ve yavaşça yüreğindeki aşkla büyüyünce hüznün; acılarınla, incindiğin anılarınla daha güçlü oldun hayatta. Aşkın sırrı, yüreğin kanasa da kıymet bilen olmaktı aslında.

İnsan yutan her şehirde acımasızlık ve bencillik duygularının hüküm sürdüğü açık. İnsanlığa ait olumlu duygular ise kıyıda köşede, ancak ortalık durulduğu zaman açığa çıkabiliyor. Mesela günün tüm karmaşası arasında bir fincan kahve içme fırsatını ancak yakalayabilmiş birisinin, o kısacık zaman dilimindeki devasa iç hesaplaşmasını görmek çok zor değil. O anı fırsat bilen kişi hemen ruhuna yöneliyor çünkü buna ihtiyacı var. Ruhundaki yaraları iyileştirmesi lazım, yüreğinin derinliklerine doğru ilerleyen kıymıklar temizlenmeli ki huzura erişebilsin. Belki de insan manevi olarak gayriihtiyarî böyle bir çaba içine giriyor.

İnsanoğlu yaradılışı gereği inanç sahibi olmak zorundadır. Her ne kadar inançsızlıktan bahsedilse de aynı konuda ortaya çıkan seçim zıtlığı bir doğrultunun farklı yönlerini ifade eder. Bir gerçekliği inkâr etmek veya olmayan bir şeyin var olduğuna inanmak seçimden ibarettir, gerçekliği değiştirmez. Anlatmaya çalıştığım şey sadece din olgusuyla alakalı değil, var olan veya olmayan herhangi bir şey ile ilgili. Ve en küçüğünden en büyüğüne kadar her inanç müşahhas veya mücerret olabilir. Ayrıca inanç kavramı ‘’sevgi’’ gibi tek taraflı değil, gözlenen ve gözlemci olmak üzere çift taraflıdır. İnanacak olan irade ve iradeyi tahrik eden bir kavram veya oluşum inanmak eyleminde iki temel unsurdur. Duruma göre irade aynı anda tahrik unsuru olabilir. Bilinçli varlıkların düşünce dünyasını harekete geçirip metafizik bir perde arkasından ‘’olmak’’adına cilve yapmasını varlığının emarelerini göstermesini bu konuda örnek gösterebiliriz.

Korona virüs (Covid-19) pandemisi’nin 11 Mart 2020'de Dünya Sağlık Örgütü tarafından küresel salgın ilan edilmesinin üzerinden neredeyse bir yıl bir ay geçti ve 13 Mart 2020'de Avrupa'nın artık korona virüs faciasının merkez üssü hâline geldiği bildirildi. 27 Nisan 2021 tarihi itibarıyla dünyada 148.583.572 onaylanmış vaka,...

2021 yılının Mart ayında Süveyş kanalından geçerken kontrolü kaybeden Ever Given isimli gemi kanaldaki deniz trafiğini tamamen durdurdu. Geminin kanal yolunda kaldığı zaman diliminde dünya ticaretine her gün 10-15 milyar $ aralığında zarar verdiği tahmin ediliyor. Kanal tıkanıklığının sonrasında günlük yaşamda kullanılan ürünlerde kısa süreli kıtlık yaşanabileceği veya fiyat dalgalanmaları olacağı tahmin ediliyor.

Yürüyebileceği üç yol vardı. Daha ilk adımlarını atmaya başladığında hiç farkında olmadığı, yaşlı dünyanın tüm tazelikleriyle yeniden dönüp durduğu günlerde bakışlarında manalar belirmeye başladığında, canı yandığında, mutlu olduğunda ve elini uzattığında seçebileceği üç yol… Seçmek zorunda olduğu mu yoksa seçim hakkının kendisine tanınıp tanınmadığını bilmediği, kader...

Şecere kelime manası ile ağaç demektir. Akla gelen ilk hali ile kökleri, gövdesi, dalları ve yaprakları olan bir varlık. Çoğu ağaç bulunduğu yerden pek kımıldamaz. Mevsimlerin gelip geçmesini seyreder tıpkı insan gibi. Kış gelince kabuğuna çekilir, renklerini kaybeder; yaz mevsimindeyse dalları yeşillenir ve meyveler verir....

Yüz sene evvel 1922… Hayat akışında aklıma gelen ilk şeyler; araba tam manası ile icat edilmemişti. Ankesörlü telefonlar yeni kullanılıyordu. Bilgisayarlar ise daha oda boyutunda bile değildi. Ayrıca yeryüzü insanoğlunun sebep olduğu bir felaketten çıkmış I. Dünya Savaşı yeni bitmişti. Demem o ki; insanlar işlerine...

Sevilmeyi beklemekle aldandın sen dostum! ’’Seni seviyorum’’ sözlerini duyunca her şey bitti sandın. Sen sevgili kardeşim iki kelimeye kandın. Kanma! Kendini aldatma. ...